Nike’ın kurucusu Phil Knight’ın bu markayı oluşturmak için ilham aldığı kaynağın, Stanford’tan mezun olurken hazırladığı girişimcilik proje ödevi olduğunu biliyor muydunuz? “Japonların ürettiği spor ayakkabılar, tıpkı kamera pazarında yaptıkları gibi, spor ayakkabısı pazarında hakim konuma geçebilir mi?” sorusundan yola çıkarak önce Tiger Onitsuka firmasının Amerika temsilciliğini, sonra da kendi markası Nike’ın kuruluşunu gerçekleştiriyor, Phil Knight.
Ya da Starbucks’ı bugün ki haline getiren Howard Schultz’un bir zamanlar çalıştığı perakende ev aletleri firmasında, kahve öğütme makinalarının yüksek miktarda Seattle’da bir firma tarafından alındığını fark edip; “Acaba bu firma, bu makinaya neden taktı?” sorusu üzerine Seattle’a gitmesi ve Starbucks’ın kurucuları ile tanışmasına ne demeli?
Bu hikayelere baktığımda hayatta tesadüf olmadığını, sanki yaşadığımız her şeyin bir sonra ki adımın habercisi olduğunu düşünmeden edemiyorum. Tıpkı küçükken oynadığımız nokta tamamlama oyunu gibi noktaları birleştirerek bir resmi tamamlıyoruz adeta.
Küçükken annemin ‘Burda’ dikiş dergileri vardı. Derginin içinden o ay yayınlanan tüm elbise, etek, pantolon gibi dikilebilecek her şeyin kalıbının bulunduğu tek bir sayfa çıkardı. Onlarca kalıbın üst üste olduğu ve sadece renkler ve çiziğiler ile birbirinden ayrıldığı karma karışık bir sayfa düşünün. Eğer odağınız bir an bile dağılacak olsa etek kalıbı çıkartıyorum derken kendinizi bir gömleğin kolunda bulurdunuz. Bence hayatta böyle. Üst üste bir çok alternatif resim var, bizim üzerinden geçip tamamlayabileceğimiz. Önemli olan odaklanarak istediğimiz resmi tamamlamak.
Yaşadığımız her şeyin bir sonraki adımın habercisi olduğunu fark etmemiz için ve doğru noktaları birleştirebilmek için paylaşmak istediğim çok önemli iki sır var. İnsan ancak yaşadığı anın farkında olursa ve “olana” doğru soruyu sorabilirse bir sonraki doğru noktaya geçebiliyor.
Şimdi yukarıda ki hikayelerde filmleri başa saralım; Phil Knight’ ın bitirme projesini yaparken: “Aman ya, nereden çıktı şimdi bu proje? Kim yapacak? İşin gücün yoksa birde bununla uğraş.” Dediğini ve projeyi ciddiye almadığını düşünelim. Ya da Howard Schultz, firmada neyin ne kadar satıldığı ile ilgilenmek yerine: “Akşam olsa da eve gitsek, yemekte ne var acaba?” dediğini. Muhtemelen başka bir noktaya atlamış ve başka bir resmi tamamlıyorlardı hayatta.
Hayat bize mutlaka bir resmi tamamlatıyor. Beğenelim ya da beğenmeyelim. Biz buna eserimiz diyoruz. Hani bu aralar birçok kişiden duyduğumuz iz bırakmak, eser bırakmak aslında doğru noktaları birleştirmek gibi geliyor bana. Doğru nokta nedir? Baktığınızda gurur duyduğunuz, “Yine olsa, yine bu noktaları birleştirirdim.” dediğiniz resme ait noktalardır aslında. Bu süreçte noktaları birleştirmek zevkli, keyifli olduğu gibi bazen zor, sıkıcı ve acılı olabilir ama bilirsiniz ki, ait olduğu resim hayalinizde ki resimdir.
İki sır var demiştik yukarıda. Evet, birisi anda kalmak. Bir çok zaman kafamızın içinde sürekli birisi ya da birileri konuşuyor. Toplantıda, yolda, işte, ailemizle zaman geçirirken, arkadaşlarımızla konuşurken aslında kafamızın içinde yaşıyoruz. Bugün neler oldu, neler gördük, neler duyduk, neler hissettik, nasıl tatlar aldık ya da hangi kokuları hissettik burnumuzda diye bir yazı yazacak olsak çoğumuz çok az şey hatırlayabiliriz.
Peki gerçekten yaşamadığımız bir anın fırsatını nasıl yakalayabiliriz? “Aslında ben bugün, burada hiç olmadım.” dediğimiz bir günün potansiyelini görmek mümkün mü? Bu yüzden zihninizi sürekli “şimdi, burada” tutmak fırsatları görmek açışından çok önemli. Bunun için sürekli kendinizi yakalayıp, olduğunuz ana getirmeniz gerekiyor.
İkincisi doğru soruları sormak. Sorular zihnimizi odaklar. Tıpkı yukarıda Nike ve Starbucks sürecinde sorulan sorular gibi. Ve neye odaklanırsak tüm potansiyelimizi ve enerjimizi o yöne kanalize eder ve ilerleriz. Gün içinde sorduğunuz soruları not edin. Daha çok soru sorun, daha farklı sorular sorun. Yaşadığınız her olaya, karşılaştığınız her duruma farklı sorular sorup, yeni bir şeyler keşfedin. Odağınızı doğru noktaya verin.
Bernard Shaw’ un dediği gibi: “Bazı insanlar bir şeyleri oldukları gibi görürler ve “Neden?” derler, ben hiç olmamış şeyleri hayal ederim ve “Neden olmasın?” derim.” Belki sizin de “Neden olmasın?” dediğiniz ve henüz hiç kimsenin görmediği ama sizin için çok netleşmiş bir hayaliniz vardır.
Anda kalmak ve soru sormak konusunda, başarılı insanların hayatlarına baktığımda gördüğüm çok temel özellikler var. Bir kere yaşadıkları her şeyin farkındalar. Yaşadıkları ve yaptıkları her şeyi ciddiye alıyorlar: sabırla, azimle, kararlılıkla ilerliyorlar. Çünkü yaşadıkları her şeyin “noktalar” olduğunu biliyorlar. Sonra olaylara, durumlara çok güçlü sorular soruyorlar. Kimsenin düşünmediği, akla gelmeyen sorular. Böylece dikkatle noktaları fark edip bir sonraki noktanın hangisi olduğunu “sorular” ile seçiyorlar. Yani bir nevi, dikmek istedikleri kıyafetin kalıbını çıkarıyorlar.
Bu ne demek? Aslında büyük bir oranda geleceklerini kendileri tasarlıyorlar. Howard Schultz’ un çok sevdiğim bir sözü var “Şansa bağlı kalmak, şansı ortadan kaldırmaktır.” Bu sözü Starbucks’ ta ilk işe kabul edilmediği zaman vazgeçmeyip, firmanın kurucuları ile yeniden konuşması ve işe ikinci denemesinde kabul edilmesi ile ilgili sürecini anlatırken söylüyor.
Çoğu insan ilk denemede hatta bazen hiç denemeden vaz geçiyor. Şansı yakalamak için denemekten vaz geçmemek gerekiyor. Şans nedir? Düzenli ve doğru bir çabanın fırsatlarla karşılaşma yüzdesidir. Bu nedenle belki, “İnsan kendi şansını yaratır.” denmiştir. Hayallerini yaşayan insanlar daha şanslı değil, onlar sadece daha kararlı ve daha azimli. Denemekten vazgeçmiyorlar.
Phil Knight’ ın Shoe Dog: A Memoir by the Creator of Nike isimli otobiyografisinde, insanın hayatta ilk öğrenmesi gereken şeylerden birisinin, herkes tarafından sevilmeyeceği ve kabullenilmeyeceği ve bazen istemese de geri çevrileceği gerçeği ile yüzleşmek olduğu yazıyor. Bunu bildiğiniz zaman kırılıp, küsmek yerine, istediğiniz hayali gerçekleştirmek için denemeye devam ediyorsunuz. Phil Knight, yola çıktığı ilk zamanlar o kadar çok konuda kapılar yüzüne kapanıyor ki, eğer bu gerçeği erken kavramamış olsaydı, denemekten vazgeçebileceğini söylüyor.
Şimdi bir an için hayatınızda yaşadığınız her şeyin noktalar olduğunu ve birleştirilmeyi beklediklerini düşünseniz. Ve ulaşmak istediğiniz tüm hayallerin izlerinin, gökyüzündeki yıldızlar gibi, nokta nokta önünüzde durduğunu hayal etseniz. Şöyle bir bakın, peki şimdi hangi noktaları birleştirmek istersiniz?