“Hayatım, yaptığım doğru şeylerin yanında ben olmayan ama bana ait olan hataları da içeren bir resimdir.” Ünlü bir basketbol oyuncusunun, Allen İverson’ un hayatını anlatan bir belgeselde duyduğum harika bir cümleyi paylaşmak istiyorum sizlerle.
“Hatalardan öğrenme”, “Failure is an option” falan gibi bir çok evladiyelik sözler söylüyoruz. Peki ama gerçekten hatalara olan yaklaşımımız ne? Hatalarımızdan öğreniyor muyuz? Hata kavramına bakış açımız nasıl? Hata yapmak gerçekten bir seçenek mi?
Allen İverson belgeselin bir yerinde “Bir gün kalkacağımı bildiğim için düşmeyi kabullendim.” diyor. Dünyanın en iyi basketbol oyuncularından birisi hatayı başarının bir parçası olarak tanımlıyor aslında. Düşe düşe yürümeyi öğrendiğimiz o eski günler gibi…
“Hata” kavramını düşünürken önce tanımına baktım, “yanılmadan doğan durum, yanılma, yanılgı, yanlış, yanlışlık” olarak tanımlıyordu sözlükler hatayı. Sonra tabiki de “yanılmak” nedir diye baktım; “bir şeyin niteliğini, özelliğini iyi anlayıp değerlendirememek, tanımakta, anlamakta, bilmekte aldanmak.” Bu kadarcıktı. Yani bir olayla ya da konuyla ilgili yeterli bilgimizin olmamasından ya da değerlendirmeyi iyi yapamamamızdan kaynaklı bir durumdu hata.
Sözlükler de şöyle yazmıyordu; “Dünyanın en korkunç olayı, ancak yetersiz ve değersiz insanların yapabileceği felaket şey.” :)) Hatta kavramına biraz daha yakından bakınca, tüm çocukluğumuz “Hata” yaparak geçmişti. Çünkü her şeyi yeni öğreniyorduk. Bilgimizi biraz daha tamamlıyorduk ama tam olarak bilmiyorduk, biraz daha olayları değerlendirme becerilerimizi arttırıyorduk ama elbette ki en iyisi değildi. Ve hata yapmaktan keyif alıyorduk. Çünkü bunun “hata” olduğunu bilmiyorduk biz bunu öğrenme, keşif, merak olarak tanımlıyorduk.
Sonra birden öğrenme, merak, keşif kavramları gitti; hata yapma kavramı geldi. Hata bize kötü olarak anlatıldı. Oysa “hata” sadece bir kelimeydi. Sokağa çıksak, “Hata nedir?” diye sorsak kaçımız gerçekten doğru tanımlayabilir bu kelimeyi? Kaçımız daha önce hatanın gerçekte ne ifade ettiğini düşünmüştür?
Ama çok ilginç; kaç yaşına gelmiş, kocaman bizler hata yaparız diye, toplum önünde konuşurken soğuk terler dökmeye başladık. İlk ürünü çıkartmaya çalışan girişimciler “hatasız” ürün tasarlamaya çalışıyorlar. Bir çok akıllı, zeki insan “Yok, mükemmel olmadı bu!” diye projelerini gün ışığına çıkartamıyor.
Lütfen ama lütfen ilerlemek için, keşfetmek için, özgürce ve özgünce yaşamak için hata yapın, çünkü herkes yapıyor. Sadece hata yaptıktan sonraki yeni adımınızı hatanızdan öğrendiğiniz bilgilerle, deneyimlerle atın.
Ve her hatanızda belki de Sartre’nin şu güzel cümlesi sizleri biraz gülümsetsin; “Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin bir anlamı yoktur.”
Sevgiyle kalın…