Bir insanın girişimci olmasına sebep olan bir çok farklı neden var. Ama sebep ne olursa olsun, yürünen yol çok benzer girişimciler adına. Girişimcilik bir ruh hali: Keşfetmeyi, macerayı seven, özgür, cesur bir ruh. Başarısızlıktan öğrenen, risk alan, değişimi sezip esneyen, yolla birlikte evrilen.
Girişimcilik insanın ruhunu büyütüyor. O kadar çok şey öğreniyorsunuz ki, şöyle dönüp geriye baktığınızda, dop dolu yaşanmış günlerden oluşan bir süreci görmenin zevki kalıyor en son damağınızda.
Bugün bu yazıyı yazma sebebim yola çıkan girişimcilerin motive olması ve başlarına gelen şeylerin sadece kendi başlarına gelmediğini daha da net farketmeleri. Her konuda olduğu gibi bir süreci sonuna kadar yürümeyi başaranlar ve başaramayanlar arasındaki tek fark, başaranlar yaşadıkları şeylerin herkesin başına geldiğini biliyorlar ve vazgeçmiyorlar. Bir yolunu buluyorlar, esniyorlar, değişiyorlar ve gemilerini yüzdürmeyi öğreniyorlar.
Sebebi ne olursa olsun, her girişimci kafasındaki bir hayali, bir iş fikrini hayata geçirmek için yola çıkıyor sonuçta. Ve bir süre sonra bu işle uğraşmak yerine, kendisini bu iş dışında ama bu işi yapması için yapmak zorunda olduğu işlerle uğraşırken buluyor.
Ofisin kirasını öde, sunum hazırla, teklif yaz, fatura düzenle, vergi ödemelerini takip et, pazarlama yap, satış yap, takım arkadaşları bul derken haftanın büyük bir bölümü esas işi ile hiç uğraşmadan geçiyor. Bazen odak öyle dağılıyor ki kendinizi o an hiç acil ya da önemli olmayan bir işe gömülüp gitmiş buluyorsunuz.
Özellikle ürün ya da hizmet ilk çıkarken, henüz kendine bile tam olarak anlatamadığın bir şeyi karşındaki insanlara anlatmaya çalışmak. Bazen sessiz sinema oynar gibi hissettiğiniz anlar oluyor. Siz ürününüzü anlatmaya çalışıyorsunuz, henüz kendinize de netleşemediğiniz için karşınızdaki kişinin zihninde de net bir görüntü oluşturamıyorsunuz. Sonra keşke şöyle anlatsaydım, keşke şunu söyleseydim diyerek bir daha ki sunumu revize etmek üzere ofisinize geri dönmenin verdiği tatlı burukluk :))
Etrafınızda bu işin olup olmayacağı konusunda sürekli farklı yorumlar yapan, bir çok farklı yorumcu. Şöyle yapsana, şöyle yapmasana, bu iş böyle olur, şöyle olmaz gibi bir tavsiyeler fırtınasının içinde geminizi hayalinizdeki kıtaya doğru yüzdürmeye çalışan siz.
En önemli konulardan birisi: Ürünün fiyatı ne olmalı? Ürünün fiyatı başlı başına bir başlık. Dünyada sadece ürün fiyatlaması üzerine danışmanlık ve koçluk yapan firmalar var. Bir düşünsenize, siz yola ilk çıktığınızda üzerine sektörler ve firmalar oluşmuş konularda, kendi kendinize kararlar vermeye çalışıyorsunuz.
Bir taraftan oksijen tüpündeki gösterge gibi banka hesabınızdaki paranın giderek azalması ve tünelin sonunda görünen ışığın tam olarak neye ait olduğunu bilememe hissi. Bir gülüp bir ağladığınız günlerden oluşan bir ay. Yarı deliye yakın bir duygu.
Ama bir taraftanda yaptığınız işe olan sonsuz inancınız. Bir gün hayalinizin gerçek olmasına duyduğunuz tutku sizi hep yolda tutuyor. Hacı yatmaz gibi sürekli kendinizi kaldırmayı öğreniyorsunuz. Terminatör gibi hissediyorsunuz bir süre sonra kendinizi. Küllerinden doğma hali.
Sonra birden bir bakıyorsunuz, yüzmeye başlamışsınız. Tıpkı çocukluğunuzdaki gibi. İlk yürümeye çalıştığınız günleri hatırlasanıza. İlk başlarda emekliyordunuz. Kaç defa düştünüz, neden vazgeçmediniz? Çünkü herkes yürümeyi böyle öğreniyordu. Yürümenin doğasının bu olduğunu biliyordunuz.
Belki de o zaman sağlıklı bir iç ve dış sesiniz vardı. Her düştüğünüzde “Aferin” diye alkışlayan aile büyükleri, düşmenin normal olduğunu, hatta kutlanması gerektiğini kodladılar beyninize. Ve siz herşey yolunda hissi ile yürüyene kadar düşmeye devam ettiniz. Bir süre sonra, düştüğünüzde kendinizi alkışlayıp, herkesten önce güldünüz kendinize.
Birisi size girişimciliğin doğasının da bu olduğunu en baştan anlatsa. Düşe kalka, en sonunda koşacağınızı söylese, tüm yaşadığınız sürece bakışınız nasıl değişirdi?
Şöyle bir düşünsenize: Yaptığı işi çok seven, hayaline ulaşmak için adanan, sürekli çalışan, etrafındaki değişimi ve ihtiyacı iyi analiz edip gerekli esnekliği ve değişimi kendi sürecine uygulayabilen, değerli insanları kendi hayaline ortak edip giderek daha da güçlenen, başarısızlığa gülüp yola devam eden bir girişimin sonunda istediği noktaya gelememe ihtimali var mıdır? Ya da yüzde kaçtır?
Zor bir yol ama bir o kadar da zevkli. Hayatta güzel olan ne çok kolay ki? Tüm hayatımıza baktığımızda o kadar zor şey başarmışız ki. Şunu söylemek mümkün: insan istediği herşeyi yapar, yeter ki isteyelim ve vazgeçmeyelim. Tutkuyla, adanmışlıkla yürüyen tüm girişimcilerin yollarının açık olması dileğiyle…