“Ben, senin yerinde olsaydım…” diye başlayan bir cümle duyduğumda, böyle kollarımın gerildiğini, mideme kramp saplandığını hissediyorum. Sonra derin bir nefes alıp, karşı taraftaki kişinin cümlesini bitirmesini sakince bekliyorum. Daha doğrusu bu anın geçip bitmesini bekliyorum.
Benim yerimde nasıl olabilirsin? Bir insan diğerinin yerinde nasıl olabilir? Şunu mu diyoruz? Ben sen olsaydım, senin gibi yapmazdım!!! Sen, gerçekten ben olsaydın, inan ki, tıpkı benim yaptığımı yapardın, çünkü bir başka ihtimal mümkün olamazdı o noktada. Yani ben gerçekten Ahmet olsaydım, aynen Ahmet’ in yaptığını yapardım. Şöyle bir şey olabilir mi? Ben Ahmet olsaydım, Ali gibi yapardım. Nasıl yani?
Haa ama şunu söylemeye çalışıyor isek; Ben Ahmet’in yerinde Ali olarak olsaydım, şöyle yapardım… O ayrı. O zaman zaten Ahmet değil, Ali olurduk. Bunu da farketmek lazım.
Yani teknoloji çok ilerlediğinde şöyle bir gözlük yapılsın istiyorum. Adı “Benim Yerimde Olma Gözlüğü” olan bir gözlük. Birisi size gelip “Senin yerinde olsam şöyle yapardım…” Cümlesini kurarken, “Bir dakika bekle, cümleni unutma!” dedikten sonra, gözlüğü kişinin gözüne yerleştiriyorsunuz.
Ve bu gözlük, doğduğunuz saniyeden itibaren yaşadığınız tüm anlardan oluşan bütün hayatınızı çok boyutlu bir film olarak kişiye yaşatıyor. “İzletmiyor ama, yaşatıyor.” bu nokta çok önemli. Sizin hayat deneyiminizden geçiriyor kişiyi ve sonra gözlüğü alıp; “Şimdi yorumunu dinliyorum.” diyorsunuz. Sizce yorumu nasıl etkilenirdi bu deneyimden sonra?
Her insan o an kendisi için en doğru olduğuna inandığı seçimi yapar. Şöyle birşey mümkün mü? “Aslında ben doğru olanın bu olmadığını biliyorum, ama yine de bunu yapacağım.” gibi bir mantık yürütmek mümkün olabilir mi?
İnsanlara neden tavsiye veriyoruz? Neden onların yerinde olsak ne yapacağımızı söylüyoruz? Neden bunun yerine, kendimizin yerinde olsak ne yapacağımız ile ilgilenmiyoruz? Zaten hazır kendimizin yerindeyken, bu çok daha faydalı olmaz mı? Hepimizin, bir diğerinin ne yapması gerektiği ile ilgili çok engin görüşleri var. Hepimiz, bir diğerimizin hayatında uzmanız.
Tavsiye verildiğinde şunu sormak istiyorum; Verdiğin tavsiyenin sonuçları olumsuz olduğunda, yani sıkıntı sürecinde de benim yerimde olacak mısın? Yoksa sadece tavsiye kısmında mı müdahil oluyorsun sürece?
Amaç karşı tarafın kendisi için en doğru olanı yapmasını desteklemek ise, birbirimize soru soralım. Açık uçlu sorular soralım. Mesela;
Bu seçimin sence hayatını nasıl etkiler?
Bu seçimi yaptığında istediğin sonuca ulaşacağını somut olarak nasıl bilebilirsin?
Seçiminden emin olmak için nasıl bir yöntem izleyebilirsin?
Gibi sorular soralım. Birbirimizi sorularla düşündürerek destekleyelim. Sorular karşımızdaki kişiyi odaklayacak, düşündürecek, netleştirecektir.
“Senin yerinde olsam şöyle yapardım, böyle yapmazdım.” gibi cümleler, karşı tarafa; sen hatalısın, yanlışsın, doğru düşünemiyorsun mesajını veriyor. Tabi bu da ister istemez direnç yaratıyor. İletişim kanalını bir kapı gibi düşünür isek, kapı bu cümlelerle kapanıyor. O noktadan sonra zaten artık iletişim kalmıyor. Belki karşınızda ki kişi de sizin dediğiniz sonuca gelecek ama bırakın kendi gelsin. Bu daha yetişkin yetişkine daha sağlıklı bir iletişim.
En son ne zaman birisine “Ben, senin yerinde olsaydım…” ile başlayan bir cümle kurdum hatırlayamıyorum, ama farketmeden yaptıysam affola. Şimdi sadece diyebilirim ki; Senin yerinde olsaydım, tıpkı senin gibi yapardım…