Araba kullanırken, sırf Cruise control’den çıkmamak için, frene ya da gaza basmamaya çalıştığımı farkettim. Bu durumu etrafımda Cruise control kullanan insanlara sorduğumda, bir çoğu aynı şeyi yaptıklarını söylediler. Ve bir süre sonra tüm yolculuk, Cruise control’ü kontrol etmeye çalışarak geçirdiğim bir sürece dönüşüyor.
Bu sefer ne oluyor? Araba sollarken Cruise control ile gitmek için, öndeki aracı gaza basmadan sollamaya çalışmalar ve böylece gereğinden yavaş bir sollama sürecine sebep olmak. Hatta sollanan araba ile bir süre yan yana gidip şöförün bize “Niye basıp geçmiyor acaba?” diye garip garip bakması.
Ya da önümüzdeki araca yaklaşırken sırf frene basmamak için, sol şeritten gelen bir aracın olup olmadığına yeterince bakmamak ve muhtemelen arkadan gelen arabanın önüne ani bir çıkış yapmak. Amaç ne? Cruise control’ü ayarlamışız ve bozmak istemiyoruz.
Sonra şunu düşündüm; Hayatta neleri Cruise control etkisi olarak yaşıyoruz ya da yaşamaya çalışıyoruz? Aslında gizli gizli bir çok şeyi. Çok iyi bir niyetle başlıyor süreç. Belirli, bizi tatmin ve mutlu eden bir hayat seviyesini ya da koşulunu sabitlemek istiyoruz. Ve sonra sırf yeniden o ayarları yapmak zor diye koşullar Cruise control’e uygun olmasa bile, ne frene ne gaza basmadan Cruise control’de kalmaya çalışıyoruz.
Bu “belirli bir konfor alanını sabitleme isteği” bazen bir iş, bazen bir ilişki, bazen sosyal çevremiz ya da yaşadığımız yer gibi bir çok farklı alanlarda karşımıza çıkabiliyor.
Gerektiğinde Cruise control’den çıkmak ve sonra yeniden o ayarları yapmak, gerçekten çok mu zor? Ya da gerçekten kontrolümüzde olan bir şeyi mi sabitlemeye çalışıyoruz? Cruise control, yolun düzgün, engelsiz, çukursuz olduğu, herkesin kurallara uyduğu, çok şeritli, düz, uzun, öngörülebilir yollarda muhteşem bir teknoloji. Sizi, sürekli ayağınızı belirli bir açıda tutma sıkıntısından , hız limitini aşma riskinden kurtarıyor. Benzin tasarrufu yapmanızı sağlıyor.
Ama yolun bozuk, virajlı, çukurlu olduğu zamanlarda, etrafınızdakilerin ani ve öngörülemez hareketler yaptığı koşullarda ya da yolun ortasında yarılmış bir teker belirdiğinde, Cruise control çok da kullanılabilir değil. Kullanmaya çalıştığınızda ise, sizi istemediğiniz durumlara maruz bırakabiliyor.
Peki neden çıkmak istemiyoruz Cruise control’den?; “Şimdi kim yeniden ayarlayacak?” Ya da “Birazdan yol düzelir nasıl olsa.” gibi düşünceler engelliyor olabilir mi bizi? Aslında hepimizin bildiği gibi hayat çoğu zaman belirsiz ve değişken bir yol. Biz sabitlediğimizi düşündüğümüz değerlere göre bir ayar yaparak ilerlemeye çalışsak da değişim kaçınılmaz. O zaman da ne oluyor, hayal kırıklıkları, tatminsizlik, korkular, endişeler…
Şunu farketmek çok önemli; Çoğu zaman sabitlemeye çalıştığımız değer bizim kontrolümüz dışında bir çok değişkenden etkileniyor. Tıpkı arabanın hızı gibi: Yol, diğer kullanıcılar, virajlar, çukurlar, belirli bir hızda gitme beklentimizi direkt etkiliyor.
Belki de çözüm, dışarıdan kaynaklı koşullara daha çok bağlı bir değeri sabitlemeye çalışmak yerine, içimizde, sağlayıcısının biz olduğumuz bir değeri sabitlemektir. Tıpkı arabanın hızını sabitlemek yerine, arabanın içindeki konfor ve güven alanını sabitlemenin daha kolay olduğu gibi.
Mesela iç motivasyonumuzu, kendimize inancımızı, hayata her koşulda olumlu bakma becerimizi, belirsizliği yönetme kabiliyetimizi sabit bir düzeyde tutmak, bizim için dışımızdaki değişimlere daha bağlı bazı değerleri sabit tutmaya çalışmaktan daha faydalı olabilir.
Dalai Lama, katıldığı bir konuşmada tam da bu durumla ilgili çok güzel bir örnek vermişti. Kendisine “Siz hiç mi sinirlenip, kızmıyorsunuz ya da üzülmüyor musunuz?” diye sorulduğunda; “Elbette ben de bu duyguları yaşıyorum. Ama tıpkı okyanuslar gibi; Üst tarafta dalgalar olsa da, suyun altında hayat aynı sakinliği ile devam ediyor benim için.” Demişti.
Sanırım içimizde kendimizden kaynaklı, belirli bir “hayata bakış” durumunu sabitlemeyi başarırsak, hayat denilen yolda daha az yorulmamızı sağlayan ve yolculuğun keyfini daha uzun süre çıkartmamızı kolaylaştıran, en önemlisi de sürekli çıkıp, yeniden ayarlamamız gerekmeyen, içsel bir “Cruise control sistemi” ne, sahip olarak yola devam edebiliriz.