Taş devri, taşlar bittiği için bitmedi.
Bu cümleyi farklı birçok konuşmacıdan duymuş ya da makaleden okumuş olabilirsiniz. Dijital dönüşümü anlama sürecinde daha çok defa duyacağımıza inandığım bir cümle. Teknoloji öyle büyük bir hızla her gün kendisini dönüştürüyor ki firmaların gerçek anlamda bir “değişim yönetimi kası” geliştirmesi gerekiyor.
Eskiden bazı yöneticiler, “değişim yönetimi, esneklik, adaptasyon” denildiği zaman, “Tabi bunlar önemli ama bizim bunlara ayıracak vaktimiz yok.” derken; artık tüm yöneticilerin en önemli işi bu kavramlar oldu. Çünkü pazara hakim bir firma, devrimsel bir iş modeli üreten yeni bir teknolojinin ortaya çıkması ile kendisini oyunun dışında bulabilir oldu.
Oyunun kuralları sürekli ve çok hızlı bir şekilde değişiyor. Müşterilerim ne istiyor? Yeni pazara nasıl girerim? Yetenekli insanları şirkete nasıl çekerim? Çalışan motivasyonunu nasıl arttırırım? Karlılığımı nasıl sürdürürüm? Verimli büyümeyi nasıl sağlarım? gibi daha birçok sorunun cevapları değişti ve her gün de değişecek. Çünkü teknoloji sürekli dünyayı, toplumu ve tabi ki de bunlara direkt bağlı olan iş modelimizi değiştiriyor. Oyunun kuralları değişiyor çünkü oyun değişiyor.
Bu konu ile ilgili Einstein’ın çok sevdiğim bir hikayesi var: Einstein üniversitede eğitim verirken dönem sonunda asistanı ile birlikte final sınavı yapıyormuş. Soruları tüm sınıfa dağıtmış sınıfta bir uğultu olmuş. Merak eden asistan soru kağıtlarından birisini aldığında soruların bir önceki senenin soruları olduğunu görmüş ve panikle Einstein’ın yanına gitmiş. Büyük dehaya hata yaptığını nasıl söyleyeceğinin mahcupluğu içinde usulca eğilip, “Sanırım yanlış kağıtları dağıttınız bu sorular geçen senenin soruları.” demiş. Einstein ise gülümseyerek asistanına dönmüş ve “Evet sorular aynı ama cevaplar değişti.” demiş.
İşte tam olarak firmaların karşılaştığı ve daha da yoğun bir şekilde karşılaşacağı durum bu. En büyük yanılgı aynı cevaplar ile sınavı geçeceğimizi düşünmek olur. Senelerce bize tam not aldıran cevaplar bu sene bizi sınıfta bırakabilir.
Peki nereden başlamalı? Öncelikle olanı fark etmeli ve değişimi kabul etmeliyiz. Sektörümüzün yeni dinamikleri neler? Dijital dönüşüm hangi parametrelerimizi etkiliyor? Eskiden işe yarayan stratejilerimize baktığımızda artık ne işe yarıyor ya da ne işe yaramıyor? Bu noktada gerçekleri görmek çok önemli. Girişimcilere çok söylenen bir söz var; “Ürününe aşık olma” diye. Aynı cümleyi şirketlere de söylemek gerekiyor; “Stratejilerine aşık olma”. Eskiden işe yarayan bir strateji şu anda kurumunuza zarar veriyor olabilir. Düzenli olarak dünyadaki değişimi okumalıyız ve dönüp iş modelimize tekrar bakıp gerekli değişiklikleri yapmalıyız.
Bir diğer yapmamız gereken ise, işimizle ilgili strateji geliştirmeye, düşünmeye düzenli ve sistematik bir şekilde zaman ayırmak. Çünkü düşünmeye zaman ayırmadığımızda ümit etmekten başka bir çaremiz kalmıyor. Çok sevdiğim bir söz var;
“Umut bir strateji olamaz. “
Aktif olarak bir şeyler yapmalıyız. Edilgen değil etken olmalıyız. Bunun da tek yolu bu konulara düzenli olarak doğru şekilde kafa yormak.
Günlük operasyonlardan ayrılıp odaklı düşünmeye vakit bulmanın zor olduğunu biliyorum. Ama bulmak zorundayız. En ezber bozan fikirleri düşünen, en doğru çözümleri düşünen, gelecekte neler olabileceğini düşünen, mevcut problemleri nasıl aşacağını düşünen yani işin özünde birçok farklı odağı düzenli ve sistemli olarak düşünenler kazanacaklar. Ve zaten kazanıyorlar da. Doğru ve hızlı düşünenlerin çağı olacak dijital çağ. Bu nedenle düşünce kasımızı daha da geliştirmemiz gerekiyor.
Aşağıda gelecekte olması çok muhtemel olan dijital dönüşüme ait iki öngörüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Birçok sektör ve firmayı kapsayacağı için bu örnekleri seçtim. Belki bunlar üzerine takımlarınızla bir kaç beyin fırtınası yapmak işinize yarayabilir.
İlk öngörü, Microsoft’un kurucusu Bill Gates’ in “Yapay Zekanın geleceğini dünyada en iyi tahmin eden kişi.” olarak nitelendirdiği ünlü bilim adamı Ray Kurzweil’in öngördüğü gibi 2020 yılına kadar insanlar ihtiyaçları olan her şeyi evlerinde 3D printer ile basabilirse bu bizim iş modelimizi nasıl etkilerdi? Hangi fırsatları bize sunar, hangi tehditlere maruz kalırdık?
İkinci öngörü ise ünlü fizikçi Michia Kaku’ nun öngördüğü gibi her şey bulut ortamına ve mobile geçip hiç bilgisayar kalmadığında hatta bilgisayarlar, videonun bugün unutulduğu gibi unutulduğunda bilgisayar kelimesinin hiçbir şey ifade etmediği bir durumda iş modelimiz, ürünlerimiz, alt yapımız, insan kaynaklarımız nasıl etkilenirdi?
Evet içimizde bir direnç oluyor olabilir. “O kadar da olmaz, bunlara daha çok var.” diye bir düşünce üretiyor olabiliriz. Ama hızlıca gerçeği görmemiz gerekiyor, çünkü;
“Taş devri, taşlar bittiği için sona ermedi.”
şahane bir yazı…
sorular aynı ama cevaplar değişti…
gelecekte her şey 3d printer ile basılacak hale gelince ne yapacağız.
bu iki söz sanırım bizim işimizin de geleceğini etkileyecek..