Dolu Dolu Yaşamak için Her Gün Kendinize Sormanız Gereken Üç Soru
Alarm’ın sesi, kafamın içinde çınlarken çok tanıdık bir başka ses “beş dakika daha” diyor, her sabah olduğu gibi. Öyle ki nerede ise alarm sesinin bir parçası olmuş artık bu sözler. Bir iki bocalama sonrası kalkıyorum yataktan, birçoğumuzun yaptığı gibi.
Bu noktadan sonra olanlar, hemen hemen herkes için benzerlikler ve farklılıklar ile dolu. Belki bir duş alıyoruz, belki çayın altını yakıyoruz, belki spor yapmak için hazırlanıyoruz, belki de işe geç kalmamak için alelacele giyinmeye başlıyoruz. Hepimiz, her sabah yeniden, hemen hemen aynı şekilde. Hareketlerimize eşlik eden sesler bile aynı nerede ise her sabah:
‘İnanamıyorum, yine geç kaldım.’
‘Kahvaltıyı boşver, gidince kantinde birşeyler atıştırırım artık’
‘Yarın erken kalkıp spor yapıcam, söz.’
‘Ne zaman Perşembe oldu, farkında bile değilim!’
Hiç düşündünüz mü? Aslında hergün birçok seçim yapıyoruz farkında olmadan. Sonra da sonuçlarını yaşıyoruz seçimlerimizin. Günlerimizin ve nihayetinde hayatımızın daha farklı olabileceğini sadece hayal ederek, ama pek de ihtimal vermeden. Hergün, aynı günü bir kez daha yaşıyoruz. Her hafta, aynı haftayı.
Şimdi söyleyeceklerim ilk anda biraz ‘Olmaz öyle şey’, ’Yok daha neler’, vb. gibi tepkiler doğurabilir içinizde. Yine de bir kaç dakika için bir sonuca varmadan okumaya devam etmenizi istiyorum. Bakalım ne düşüneceksiniz sonunda?
Aslında farketmiyoruz belki ama gerçekte “Hiç bir şey yapmak zorunda değiliz.” ( Yok daha neler! değil mi? Haklısınız …) Yanlış anlaşılmasın. Söylemek istediğim: “Hiçbirşey yapmayalım, Çünkü zorunda değiliz” değil. Tam tersine, eğer çalışmazsak kiramızı ödeyemeyeceğimizi, işe gitmezsek işimizi kaybedebileceğimizi, faturalarımızı ödemezsek elektrik, su, telefon kesintileri yaşayabileceğimizi ben de biliyorum.
Yine de şunu bir düşünün istiyorum: Eğer birşeyi yapmak hayati derecede zorunlu olsaydı herkes aynı şeyi yapardı. Tıpkı nefes almak veya su içmek gibi. Bunları hergün yapmayanımız yoktur herhalde. Oysa, hepimiz her gün farklı araçlar ile farklı işlere gidiyoruz. Orada farklı görevler üstleniyoruz. Farklı konularda , farklı insanlar ile konuşuyoruz. Benzer, hatta aynı konular hakkında bile farklı yorumlar yapıyoruz. Farklı sorular soruyoruz. Farklı cevaplar veriyoruz.
Söylemek istediğim: “Her ne yapıyor isek, onu yapmayı seçtiğimizin ve aslında kimsenin bizi zorlamadığının farkında olsak, yine de aynı şeyleri yapar mıydık?”. Kimsenin istemediğimiz bir yerde çalışmamız için bizi zorlamadığını, kimsenin istemedğimiz bir şehirde yaşamamız için bizi zorlamadığını, kimsenin sohbet etmekten hoşlanmadığımız insanlar ile saatlerce konuşmamız için bizi zorlamadığını bilsek.
Sadece bunlar mı? Kimse spor yapmayalım ve evde oturup televizyon izleyelim diye de bizi zorlamıyor aslında. Veyahut aslında doyduğumuz halde bir tabak tatlı daha yiyelim diye de zorlayan yok. Geceyarısına kadar oturmaz isek kimse gelip hesap sormayacak biliyoruz. Yine de öyle yapıyoruz, ertesi sabah aynı şekilde uyanamayacağımızı bile bile.
Peki ne yapmalı o zaman? Nasıl kırmalı bu döngüyü? Neresinden? Yarın sabah istifa edip, şehir değiştirecek, veya sabah 4:00 de kalkıp 10 km. koşacak değiliz elbette. Bunu ancak hayal edebiliriz. Hayal etmek bile yorucu ve ürkütücü gelebilir bazılarımıza. Ben daha küçük ölçekli, daha yapılabilecek bir şey önermek istiyorum.
Her gün kendi kendinize soracağınız üç soru önermek istiyorum. Sadece cevaplarını farkedip, belki birkaç şeyi farklı yapmak isteyebilirsiniz diye:
- Bugün benim için önemli olan ne ile ilgilenmek istiyorum?
Seçtiğiniz şey, işiniz veya üzerinde çalıştığınız proje olabilir. Ayrıca konuşmaya ihtiyacı olan bir arkadaşınız, aileniz, çocuklarınız da olabilir. Hobileriniz, facebook, twitter veya instagram hesabınız da olabilir. Aslında herhangi birşey olabilir. Ne olduğu önemli değil. Önemli olan farketmek, ilgilenebileceğiniz onca şey arasından onu neden seçtiğinizi farketmek.
Belki bundan da önemlisi, o seçimi yaparak neleri yapmamayı, neler ile ilgilenmemeyi de seçtiğinizi farketmek. Tartmak, düşünmek ve gerekiyor ise değiştirmek sırasını, süresini, miktarını bazı şeylerin.
2. Bugün hangi yeteneklerimi kullanmak ve bundan keyif almak istiyorum?
Araştırmalar gösteriyor ki, dolu dolu yaşadığımızı en çok yeteneklerimizi kullanırken, yaptığımız işten keyif alırken hissediyoruz. Hepimizin “bir gün” zaman ayırmak istediği, yapmaktan keyif alacağını içten içe hissettiği ama bir türlü ilgilenemediğ bir yeteneği vardır. Bunun illa ki bir hobi yeteneği olması gerekmez. Bazı yeteneklerimiz (organize etmek, öğrenmek, tasarlamak, yazmak, yemek yapmak, anlatmak) işlerimize, ilişkilerimize ve günlük başarılarımıza da katkıda bulunabilirler. Sizin için neler o yetenekler? Bu gün içlerinden birini kullanmak isteseniz bu hangisi olurdu? Ne yapardınız? Ne alıkoyuyor sizi o yeteneğinizi kullanmaktan?
3. Yarın neyin farklı olmasını istiyorum?
Her gün aynı veya benzer bir günü yaşadığınız hissine kapıldığınız oluyor mu? Peki yarının bugünden bir tık daha iyi olması, farklı olması için bugün ne yapabilirsiniz. Belki sadece iş yerinizde yapacağınız bir düzenleme. Belki sabah iş arkadaşlarınıza götüreceğiniz bir kahve veya eve gelirken eşiniz için organize edeceğiniz bir süprizin hazırlığı, belki sadece işe giderken yanınıza alacağınız bir kitap veya müzik için yapacağınız ön hazırlık (çantanıza koymayı hatırlamak kadar basit) yarının bugünden farklı olmasını sağlayabilir.
Ve her gün bir öncekinden biraz daha farklı, biraz daha güzel oldukça; yetenekler kullanılıp geliştikçe, sizin için önemli olan şeyler ile ilgilenip onların hayatınızda giderek daha da kök salmasına, serpilmesine alan açıldıkça, önemsizler ayıklandıkça hayatınız her geçen gün biraz daha güzelleşebilir.
Ne dersiniz ?