Melek Gibi Yatırımcı

Girişimcilikte birçok şeye ihtiyacınız oluyor. Doğru kişilerle yola çıkmak, iyi bir takım olmak, sizi bir arada tutacak kültür, ezber bozan bir değer önerisi, doğru şekilde ürünleştirme, doğru öngörüleri içeren sağlam bir iş modeli vs. ve tabii ki de para.

Katıldığım bir mentorluk programında ilk başta çoğu girişimcinin parasal desteği 3F den (Family, Friends ve Fools) bulduğunu söylemişlerdi. Yani aile, arkadaşlar ve aldananlar gibi çevirebiliriz.

Yola çıkarken etrafta sizi desteklemek isteyen bir grup daha var; “Melek Yatırımcılar”. Melek yatırımcılar en az girişimciler kadar girişimci ekosisteminin olmazsa olmazları. Girişimcileri gerçekten desteklemek isteyen, girişimcilik yolunu yürümüş olan ve tüm zorlukları çok iyi bilen kişiler bir taraftan “Can Suyu” yerine geçebilecek miktarlar ile girişimcilere kol kanat olmaya çalışıyorlar. Diğer taraftan da kendi bilgi ve deneyimlerini mentorluk ve koçluk süreçleri ile girişimcilere aktarıyorlar. Gerçekten girişimciler için çok değerli.

Bir de “Melek Gibi Yatırımcılar” var. Bunlar da tamamen ayrı bir grup. “Melek Yatırımcılığa” imrenen ama tam konuyu anlayamamış olanlar ve sonuçta olmayacak duaya amin diyenler.

Geçen gün böyle bir sohbete tanıklık ettim. Kahve içtiğim bir kafe de yanımdaki masada, iki kişi heyecanlı heyecanlı ve sanırım bu nedenle de oldukça yüksek bir sesle bir proje üzerinde konuşuyorlardı.

Girişimci olduğunu düşündüğüm kişi çok para kazandıracağına inandığı projesini karşısındakine anlatıyor. Tüm sohbet daha çok, ne kadar da para kazanılacağı üzerinden dönüyor. Ne ürün konuşuluyor, ne de iş modeli detaylı olarak. Karşısındaki kişi sanırım daha önce hiç girişim yapmamış olsa gerek ki doğru düzgün bir soru bile sormadan ve bir şekilde bu işlere girmek istediği için herhalde, “Ben senin melek yatırımcın olayım.” dedi. Bu tarz bir yatırımı parasını değerlendirmenin iyi bir yolu gibi görüyor muhtemelen.

Sonra derin bir sessizlik oldu çünkü girişimci bile bu şekilde anlatılan projesine yatırım yapılacağını beklemiyordu, bence. Sonra tabii bir mutluluk, bir neşe oldu aralarında. Ben kulaklarıma inanamamanın şokunu yaşarken; hesabı ödeyerek kalktılar.

İçimden dedim ki; Adama bak ya “Melek Gibi Yatırımcı”.

Aslında iyi bir niyetle yola çıkış var. Ama sonuç kötü oluyor. Bir tarafta, parasını neye yatırdığını bilmeyen bir yatırımcı, bir tarafta da kendini doğru değerlendirme fırsatını kaçıran girişimci. Yatırımcı bir süre sonra parasıyla ilgili girişimciyi sıkıştırmaya başlayacak muhtemelen. Girişimci desen, aldığı parayı doğru bir şekilde nasıl, nereye harcayacağını bilmeden devam etmeye çalışacak girişimine.

Ben bu durumu; Henüz iyi yüzme bilmeyen birisini, iyilik yapmak için tekneyle alıp, hiç hazır olmadığı bir derinlikte ki suya doğru taşımak gibi görüyorum. Su yutacaksanız kıyıda yutmak daha iyi. En azından ayağınız yere basıyor. Belirli bir miktar parayı alan girişimci, parayı almanın mutluluğu ile değer önerisine, ürününe, iş modeline odaklanmak yerine bir derinlik sarhoşluğu ile daha derine batabiliyor.

Girişimcilik sürecimde mentorum bana hep şunu söylemişti; “Girişim yaparken para, bulunabilecek en kolay kaynak, önemli olan doğru takımı, doğru değer önerisini bulmak. Ürününe odaklan, iş modelini güçlendir. Tüm bunları yapmadan, parayı ilk başta bulduğun zaman bir rehavet, bir odak sapması ve algı şaşması yaşarsın. Girişimler parasızlıktan değil daha çok bu saydığım başlıkların doğru oluşturulmamasından batıyor.” demişti. Kesinlikle katılıyorum.

Diğer taraftan, bir projeye yatırım yapmak için doğru soruları sormak çok önemli;

Ne zaman başladı bu girişim?

Ne kadar süredir uğraşıyorsunuz bu konuyla?

Doğru adamlar, doğru işleri, doğru şekilde ve zamanda yapıyorlar mı?

Takım doğru şekilde oluşmuş mu? Ekibin geçmişi? Sahip oldukları deneyimler neler?

Tutku, istek, yetkinlik bakımından takımın üyeleri nasıl?

Ürün hangi probleme çözüm buluyor? Hangi ihtiyacı karşılıyor?

Değer önerisi net ve açık mı?

Ezber bozan, fark yaratan neyi piyasaya sürüyorsun?

Ürün doğru şekilde ürünleşmiş mi?

Müşteri doğru analiz edilmiş mi?

Ürün hızlıca taklit edilebilir mi?

Doğru zaman mı? Trendi mi belirliyor?

Üründe geleceğin izi var mı? nasıl?

Pazarı ne durumda? Ürün kim için yapılmış? Hangi pazara hitap ediyor?

Sektörde başka kimler var? Rakipler neler yapıyor?

Ürün, teknolojideki değişimlerden nasıl etkileniyor?

Gibi onlarca soruyu çok iyi irdelemek gerekiyor her iki taraf adına ki; bu hikayenin sonu hüsranla bitmesin.

Tulumba kullananlar bilir, yerin altındaki litrelerce suyu çekmek için tulumbaya bir bardak su dökmeniz ve bir taraftan da tulumbanın kolunu aşağıya ve yukarıya doğru hareket ettirmeniz gerekir. Bu nedenle melek yatırımcıların girişimcinin hayatında, o “bir bardak su” olduğuna ve kesinlikle büyük bir potansiyelin gün yüzüne çıkmasına destek olduğuna inanıyorum.

Ama burada iki önemli şey var; sadece suyu dökmek dipten suyu çıkartmaya yetmiyor. Bir yandan da tulumbanın kolunu hareket ettirmek gerekiyor. Yani kişiye mentorluk, koçluk yaparak, o bir bardak suyun borulardan ve tulumbadan geçerken, doğru şekilde aşağıdaki büyük potansiyeli yukarıya doğru hareket ettirmesini desteklemek gerekiyor. Aksi takdirde suyu bardak, bardak dökseniz de hiçbir şey olmaz.

Bu nedenle yatırım süreçlerinde; Bir taraftan suyu dökerken, bir taraftan da su çekmeyi daha önceden başarmış olmak veya bu deneyime sahip birinin desteği ile girişimcinin sahip olduğu potansiyeli açığa çıkartmasına katkı sağlamak çok önemli.

Girişimcilerin ve girişimcilere destek olan herkesin yollarının açık olması dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir