Yağmur yağıyor. İyi mi? Kötü mü?

iStock_000067873785_Small

     Hafif hafif çiselemeye başlayan ve dakikalar içerisinde “bardaktan boşalırcasına” mertebesine ulaşan yağmuru izlerken bugün evde kalarak ne kadar doğru bir seçim yaptığımı düşündüm. Zaten sabahtan belliydi niyeti havanın. Gökyüzü uçsuz bucaksız, birbiri ile birleşik grinin türlü tonlarında bulutlar ile doluydu. Güneş ışığı çok nadiren, o da kısa bir süre için birkaç ışık hüzmesi kadar ulaşabiliyordu toprağa.

     Keyfim yerindeydi. Yağmurla işim olmazdı. Kahvem vardı, kitaplarım ve Müzik CDlerim de orta sehpanın üzerinde onlar ile ilgilenmem için bekliyorlardı. Yani, Yağmurun yağması ne iyiydi ne de kötü. Sadece bir arka plan dolgusuydu benim için, keyifli bir dekordu hepi topu.

     Taze Kahve yapmak için, yeni aldığım kahve çekirdeklerini öğütürken düşünmeye başladım.  Acaba başka kimler izliyordu yağan yağmuru? Diye. Şu anda, tam şu anda, İstanbul’un bir başka köşesinde, belki bana yirmi dakika mesafede, aylar öncesinden “en mutlu günü” için bir havuzbaşında rezervasyon yaptırmış olan bir gelin ve damat adayıda izliyorlardı. Mahfolan kıyafet ve hazırlıklarına, hayaller alemine kaçan hayallerine, boşa giden emeklerine ve para kaybetmelerine sebep olan yağmura bakarken muhtemelen yağmurdan nefret ediyor, onun üzüntülerinin, hayal kırıklıklarının yegane sorumlusu olduğunu düşünüyor ve yumruklarını sıkıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı ?

     Peki, ya buradan birkaç saat uzakta bir parkta yeni aldığı yağmurluk ve çizmeleri giymek için sonunda beklediği yağmurun yağmaya başlaması ile sokağa fırlayan çocuk. Bir su birikintisinden öbürüne, en çok sesi çıkartıp en çok suyu sıçratarak zıplayan, ellerini iki yanına açıp, yüzünü gökyüzüne çeviren ve kahkahalar atan çocuk. O ne düünüyordu “aynı” yağmur hakkında? Herhalde dünyanın en harika şeyi olduğunu.

     Yeni çekilmiş kahvelerin kokusu, üzerlerine dolan sıcak suyun etkisi ile bütün odaya yayılmaya başladı. İnanılmaz bir lezzetten sadece dört dakika ötedeydim. Hangi müziği dinlesem ve hangi kitabı okusam diye düşünürken, o çocuk kadar taşkın bir mutluluk içerisinde değildim belki ama dişlerim de gıcırdamıyordu sinirden.

     Aynı yağmur, farklı anlamlar. Belki de yağmur sadece yağıyordu. Nereye ve neden yağdığına kendisi de aldırmaksızın. Biz karar veriyorduk onun mucize mi, dekor mu, yoksa bize verilmiş bir ceza mı olduğuna. Yağmur ise yağıyordu, hepsi bu.

     Anlam arayışı bazen bizi yanıltabiliyor. Bazen olayların bir anlamı olmadığını, anlamın orada olmadığını, anlamı bizim verdiğimizi unutup; Adeta olan herne ise anlamının da sadece bizim düşündüğümüz şey olabileceğini, (Başka ne olabilir ki? Değil mi?), çünkü anlamı baktığımız yerde gördüğümüzü zannediyoruz.

     Oysa ki, anlam sadece kafamızın içerisinde. Nasıl görürsek, öyle.

Kendi kendimize, “Şöyle yaptı, kesin şundandır.”, “Böyle dedi, kesin şunu kastetti.”, “Şu oldu, kesin bunun yüzünden.””Ben şunu yapamam, çünkü böyle bir durum var.””Orada kim olsa aynen öyle davranırdı.” Diyoruz. Emin miyiz? Nasıl bu kadar eminiz? Kanıt var mı? Tabii, kanıtların da gerçek olduğundan eminiz, değil mi? Nasıl?

     Kabul edelim, çoğunlukla bu kadar düşünmüyoruz. Anlam ile gerçeği ayırt etme zahmetini göstermeden yaşıyoruz. Bu hem kararlarımızı etkiliyor, hem de duygularımızı. Ve, doğal olarak ağzımızdan çıkan sözleri ve verdiğimiz tepkileri de. Oysa ki, neyin gerçek neyin kafamızda olduğunu

2 Comments on “Yağmur yağıyor. İyi mi? Kötü mü?

  1. Bu yazı bana Nasreddin Hocanın hikayesini hatırlattı. Oğullarını ziyaret etmiş. İşleriniz nasıl dediğinde birisi tarımla uğraşıyormuş, yağmur yağmazsa anam ağlayacak demiş. Diğeri çömlek yapıyormuş. Çömleklere şekil verdikten sonra kurumaları için güneşe dizmiş, yağmur yağarsa anam ağlayacak demiş. Eve döndüğünde karısı çocuklarının durumunu sormuş. Nasreddin hoca da “birisinin anası ağlayacak demiş”. Aynı yağmur. Birinin istediği, diğerinin istemediği. Aynı olay birisini mutlu ediyor, diğerini üzüyor.

    Teşekkürler…

    1. Bu hikaye yukarıdaki yazıyı adeta özetliyor. Nasreddin Hoca gerçek bir bilge. Bizim satırlarca anlattığımız kavramı, tek bir cümle ile yakalamış. :)) Teşekkürler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir