Yanında Şirket Şarjı Olan Var Mı?

 

Hand showing a battery full icon .All screen content is designed by my and not copyrighted by others and created with digitizing tablet and image editor

En çok ihtiyacınız olduğunda telefonunuzun şarjının az kaldığını görmek ya da az kullandığınızı düşündüğünüz halde bilgisayarınızın şarjının giderek azalması, bunlar hepimizin gün içinde karşılaştığı problemler. Şarjımız azalana kadar hiç bitmeyecekmiş gibi kullandığımız,  ama bitmeye az kaldığında panik halinde, düşünerek, seçici olduğumuz anlar geliyor gözümün önüne.

Peki şirketlerimiz şarjlarını nasıl kullanıyorlar? Çözüm odaklı düşünmeye, uzun vadeli hedefler koymaya, çalışan memnuniyetini, ekip çalışmasını, müşteri memnuniyetini arttırmaya, kurumsal büyüme ve gelişmeye mi? Yoksa bölümler arası rekabet, yetki ve sorumlulukların karışıklığı, kısa dönemli çözümlere odaklanmak, suçlama, bilgi saklama gibi verimsiz alanlara mı?

Şirketlerin şarjı, onları oluşturan tüm bireylerin enerjilerinin toplamıdır. Sabah dolu olan şarj gün içinde yavaş yavaş azalır. Gün içinde, belirli bir şarj ile en verimli alanlara odaklanmak sürdürülebilirliğin ve başarının temel kaynağıdır.

Şirketlerin vizyonları ve misyonları enerjinin nereye kullanılmak istendiğine dair güzel cümlelerden oluşur, oysa bakarsınız ki daha hedefe ulaşmadan şarj tükenmeye başlamış. Bunun sebebi birey bazında kullanılan enerjinin odağı ile şirketin gitmek istediği hedefin enerji kullanma odaklarının farklılığıdır.

Bir şirketin içinde şarjı hızlı ve verimsiz bir şekilde bitiren ne kadar çok alan varsa; silolaşma, rekabet, iletişimsizlik, baskı, korku, endişe, vb, bu alanların hızlıca iyileştirilmesi ve herkesin enerjisini pozitif alanlarda kullanabilmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerekir.

İstediğimiz kadar son teknolojileri kullanalım, teknik olarak donanımlı olalım, arka tarafta çalışan korku ve endişe kaynaklı düşünce ve davranışlar değişmediği sürece gerçek anlamda verimlilikten bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Kurum kültürü, şarjı verimli kullanma talimatına benzetilebilir. Şirketler, ortak değerler üzerinden tanımladığı, vizyon odaklı bir kurum kültürünü, tüm bireyleri ile sahiplendiğinde gerçek anlamda sürdürülebilirlik ve yüksek performanstan bahsedilebilir.

Bunun için atılacak ilk somut adım şirket değerlerinin,  yani şirketin enerjisini harcamak istediği alanların, birlikte belirlenmesi ve bireylerin değerleri ile şirket değerlerinin uyumlanmasının sağlanmasıdır. Daha da net ifade edecek olursak, şirketin büyük bir bölümü için “açık iletişim” temel bir değerse, yani bireyler gün içinde enerjilerinin bir kısmını açık iletişim kurmak için harcamak istiyorlarsa, kurumun değerleri ve kültürü içine bu değer entegre edilmelidir. Böylelikle herkes tarafından sahiplenilen ve gerçek anlamda şirketin en güçlü sermayelerinden biri olan “kurum kültürü” oluşturulmuş olur.

Günümüzde kişisel gelişime şirketlerin daha çok kaynak ayırmasının temel nedeni bu farkındalıktır. Değişimin çok hızlı olduğu, bilginin her yerde ulaşılabilir hale geldiği dünyamızda, kurum kültürünü şirketinin en önemli sermayesi haline getiren, tüm çalışanları ile gerçek anlamda “Biz” olmayı başarabilen organizasyonlar, vizyonlarına ulaşabileceklerdir. Çünkü ortak değerlerden oluşan kurum kültürü değişimlere ve belirsizliklere karşı birlikte, hızlı ve verimli hareket edebilme potansiyelini doğurur.

Şirketlerin enerjisi, verimliliği, bireylerin enerjilerinden ve verimliliğinden doğar. Bireysel verimlilik ise mutlu, huzurlu, doyuma ulaşmış, içsel uyumunu sağlamış, dış dünya ile sağlıklı etkileşim kurabilen insanlar için söz konusu olabilir. Tüm bireyleri ile bu  dengeyi sağlayan bir şirkette çalıştığınızı biran için hayal ettiğinizde bu nasıl bir his? Peki bu mümkün mü ? Kesinlikle evet. Önemli olan bunu ne kadar istediğiniz.

Bugün şirketinizin enerjisini daha da verimli kullanması adına bir küçük değişiklik yapacak olsaydınız, bu ne olurdu?

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir